Müzik Önyargıların İşlemediği Bir Alan
Suat Kavukluoğlu / Hürriyet
Boğaziçi Üniversiteli öğrencilerin,90'lı yılların başında Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu adı altında kurulduğu ve Kardeş Türküler adıyla bugünlere gelen müzik projesi, yoluna iki buçuk yıl aradan sonra , yeni albümü “Bahar“ ile devam ediyor.Kalan Müzik etiketi ile yayınlanan albümde, daha öncekilerde olduğu gibi yine Anadolu'nun farklı dil ve dinlerinin şarkıları, besteleri var. Türkçe, Kürtçe, Ermenice, Çingenece, Arapça ve Çerkesce tekmili birden bu albümde barış için dans ediyor. Neşet Ertaş da albümde grupla birlikte yeni bir türküsünü hem çalıyor, hem söylüyor. Grubun yeni albüm sonrası ilk büyük İstanbul çıkartmasıise bu gece Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'nda.Grup üyelerinden Feryal Öney ve Vedat Yıldırım ile son albümlerinden başlayıpgrubun çalışmalarını konuştuk. Albümün adı Bahar. Kartonette baharın yeniden doğuşunu simgelediğini söylüyorsunuz. Başka neler ifade ediyor sizin için bahar? Vedat: Baharın birçok metaforik anlamı var. Kimisi için yeniden doğuş, kimisi için karanlıktan aydınlığa çıkmak gibi. Ama herkes kendi beklentilerine göre yorumlayabilir baharı. Bir çilenin bitmesi ve yeni bir günün başlaması gibi de algılanabilir. Biz de son dönemde Ortadoğu'da olup biten savaşlardan, çatışmalardan etkilenip bir nevi, artık bu kaosun bitmesi için ‘Bahar‘ koyduk. albümün adını. Biliyorsunuz biz, çok kültürlülüğe inanan halkların farklılıklarına rağmen binarada yaşayabileceklerine inanan ve bunun müziğini yapmaya çalışan bir ekibiz. Bütün bu karmaşadan insanların ancak barışla, elele tutuşarak çıkabileceğini düşünüyoruz. ‘Bahar‘ ismi de bir nevi bu konudaki umudumuzu sergiliyor. Nasıl bir repartauarı oldu bu albümün? Bahar gibi insanın içini açan şarkılar mı var? Feryal: Repartuarda bahar temalı şarkılarımız ağırlıkta. Mesela bir Diyarbakır türküsü var. Navroz adlı bir beste çalışmamız var, hem Türkçe hem Kürtçe. Albümlerinizde son zamanlarda sizin besteleriniz de ön plana çıkmaya başladı. Vedat: Evet, gittikçekendi bestelerimizin sayısını arttırmaya çalışıyoruz. Bu albümde bu konuda diğer albümlere nazaran daha uzun bir yol katettiğimizi söyleyebiliriz. Kendi bestelerimizi söylememizin şöyle bir artısı var. Evet, biz geleneksel kültürden besleniyoruz, geleneksel müzikleri söylüyoruz ama kendi bestelerimizde günümüze dairbir şeyler de söyleyebiliyoruz. Bir derdimiz de, bugüne ait sorunları dile getirebilmek. Mesela Nevroz'da amacımız bahar bayramının bütün halkların bayramı olmasını sağlamak. Kendi yazdığınız şarkılardan birinde bir kadının öyküsü anlatılıyor. Nasıl bir hikayesi var onun? Feryal: Gülsüm türküsü, bizim müzik birimi kadınları olarak oluşturduğumuz bir şarkı. Ekibimizin kadınları ile Kadın Ağzı Türküler diye bir çalışma yürütüyoruz. Her sene Kadınlar Günü için gösteriler hazırlıyoruz. Gülsüm de bu çalışmanın bir ürünü. Sadece kadınlar çaldı söyledi. Tamamı yeni yazılmadı.Yarı beste denebilir. Yeni bölümler eklenmiş, Teke yöresine ait bir türkü aslında bu. Köyün birinde evlenmek üzere olan bir kadın Gülsüm. Babasıda sen gidersen burdaki işleri kim yapacak diye sesleniyor kızına. Kızda bir yandan kendi hayatını sorguluyor. Kent kültüründen ne kadar besleniyorsunuz? Feryal: Sözler itibari ile kırsal belki ama gönderdiği mesajlar itibari ile aslında kent kültürünü ilgilendiren şeyler de söylüyoruz. FARKLI KÜLTÜRLER DE TANINDI AMA YETERİNCE ÖZGÜN DEĞİL Şöyle bir geriye dönüp baktığınğzda, neler değişti Kardeş Türküler'de ve Türkiye'de ilk ses verdiğinizden bugüne? Vedat: Eskiden Türkiye, Türk kültürü dışında başka kültürler var mı yok mu tartışması yapıyordu. Bu durumun rahatlıkla aşıldığını söyleyebiliriz. Bugün ise farklı kültürler kabul ediliyor ama sanki onlar arasında bir hiyerarşi yaratılmaya çalışılıyor. Oysa her kültür etik olarak kendini rahat bir şekilde ifade edebilmeli. Biz de bu zorlukla mücadele etmeye çalışıyoruz şimdi. Grup olarak nasıl hissediyorsunuz şimdilerde? Bütün taşlar yerli yerine oturdu mu? Feryal: Biliyorsunuz birçoğumuz Boğaziçi Üniversitesi kökenli olduğumuz için, müzik çalışmalarımıza orada başlamıştık. Kardeş Türküler, o dönemde ortaya çıkan bir projenin adıydı, sabit bir grup gibi düşünmemiştik hiç. Tabii ki kemikleşmiş bir kadromuz da var ama bu albümde diğer albümlere göre çok daha fazla müzisyenin katkısının olması önemli bir farklılık. Kalabalık olmamız sevindirici. Üretimimizi zenginleştiren bir şey. Bu yüzden de keyfimiz yerinde. Peki Müzikal olarak baktığımızda nasıl bir değerlendirme yapabiliriz Kardeş Türküler'in geldiği yerle ilgili olarak? Vedat: Öncelikle bu albümde tematik bir çeşitlilik görüyorsunuz.Altyapılarda da hep yaptığımız gibi birçok enstrüman yapısını bir arada kullanmaya gayret ettik. Bir nevi elektronik aletlerle akustik çalgıların buluşması oldu. Bu daha önce de yapılan bir şeydi ama bu albümde daha belirgin bir buluşmadan söz edebiliriz. Mesela ilk kez alt yapılarda bateri kullanıldı. Normalde perküsyon ağırlığı vardır ama olabildiğince müzikal olarak sınırlarımızı kırmaya çalışıyoruz. YENİ FORMLARA ULAŞMAYA ÇALIŞIYORUZ Alt yapılarda bu kadar değişikliği tek potada eritmek, eli yüzü düzgün bir sentez yakalamak zor olmuyor mu? Vedat: Alt yapılarda dikkat ettiğimiz en önemli nokta her kültürel dokunun kendini ifade edebilmesi. Birtakım anlayışları diğerlerinin istila etmesine izin vermemeye çalışıyoruz Feryal: Estetik kaygılar güdüyoruz. Bütün enstrümanlar öyle kullanılmalı ki her biri hem bütünden ayrışacak, çelişkileri ortaya koyacak hem de bütünlüğü bozmayacak. Böyle de çelişkili ve zengin bir kültür içinde yaşıyoruz. O yüzden bu ister istemez müziğimize yansıyor. Dünyadaki müzik akımlarına da baktığımızda kendi geleneksel kültürlerinden etkilendiğini görüyoruz. Bizim yaptığımız da geleneksel mirası arkasına alıp yeni formlara ulaşmak. Bir yolculuk diyebiliriz. Tam olarak yeni formlara ulaştık mı, hayır. Ama bunun için çalışıyoruz. Böylesi bir müziğin dünya genelinde şansının ne olduğunu düşünüyorsunuz? Var mı bu konuda birtakım çalışmalarınız? Vedat: Dünya müziği geleneksel müziklerden beslenen bir akım var, biliyorsunuz.Tabii bir taraftan bu geleneksel lezzetlerin alınıp çeşitli yapılarla kullanılıp kimliksizleştirilmesi, sömürülmesi gibi bir durum da var. Afrika'nın bir bölgesine ait bir şarkının bir dans şarkısı içine enjekte edilmesi böyle bir sömürüye örnek gösterilebilir. Ama bunun yanı sıra, kendi kimliklerini koruyan ve çok iyi yerlerde olan gruplar da var. Biz de dünyada onların yanında yer alabiliriz. Ama bağlantı konusunda bizim biraz eksiklerimiz var. Bu konuda birtakım girişimler yapmamız lazım. Nasıl bir çalışma düzeniniz var?Sizi organize eden birileri var mı? Vedat: Öyle bir yönetmen yok. Genelde hep ortak kotarılan bir çalışma bu.Ama tabii ki bazı şarkıları düzenlemede birileri daha öne çıkabiliyor. Ekip çalışmalarında ne kadar doğaçlamalar da olsa birileri ister istemez şarkıların gidişatına yön veriyor. NEŞET ABİ'NİN KONUŞMALARI ŞİİR YAZIYOR GİBİ Albümde Neşet Ertaş imzalı yeni bir türkü de var. Nasıl bir his Neşet Ertaş'la birlikte müzik yapmak? Feryal: Sözünü ve küziğini Neşet Abi'nin yazdığı Yanıyorum adlı yeni bir türkü o. Gelip, türkünün bağlamalarını da kendisi çaldı, bizimle beriber söyledi de. Onunla beraber çalışmak inanılmaz bir şey. Vedat: Neşet Ertaş, o kadar önemli bir müzisyendir ki, Türk müziğinin her alanına damga vurmuştur. Onun etkilerini mutlaka hissedersiniz. Ve en önemlisi kendisi ilk kez böyle başka bir ekiple beraber bir şeyler yapıyor. Onunla aynı havayı solumak bila acayip bir şey. Öyle bir sohbeti var kisanki şiir yazıyor konuşarak. Erkan Oğur'u da unutmamak lazım. O da bu albümde yer alıyor. Vedat: O da kendi alanında dünyanın en önemli müzisyenlerinden biridir. Amerika'da bir dergi onu sayılı gitaristlerden biri seçmişti. Geleneksel müziği , dünya sesleri ile çok iyi buluşturan bir müzisyen o. Müziği inci gibi işler her zaman. Ama bütün bunların ötesinde öyle mütevazi bir adam ki.